Çelik İhracatçıları Birliği'nin (ÇİB) Mayıs ayında düzenlendiği 'Çelik Sektörünün Teknolojik ve Yapısal Dönüşüm Çalıştayı'na katılan Çin’in en büyük çelik grubu MCC (CISDI)’nin daveti ile Çin’e ziyarete giden Türk çelik sektörü temsilcileri Türkiye'ye döndü. Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ve Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) yetkilileri ile birlikte ÇİB başkanlığında organize edilen sektörel heyet, Çin'deki çelik tesislerini ziyaret ederek incelemelerde bulundu. CISDI Üst Yöneticisi (CEO) Zou Hang'ın ev sahipliğinde gerçekleşen Çin gezisinde, ÇİB Yönetim Kurulu Başkanı Namık Ekinci ve Türkiye’nin en büyük çelik üreticisi firmalarının temsilcilerine, CISDI Başkan Yardımcısı Wang Liang, Direktör Yang Ningchuan, Genel Müdür Asistanı Wang Yong ve İş Geliştirme Müdürü Jay Ling eşlik etti.
Ziyaret sırasında ÇİB ve CISDI arasında işbirliği Ar-Ge ve tesis tasarımlarına yönelik bir protokol de imzalandı. Program çerçevesinde, Türk çelik heyeti, Çin'in modern entegre çelik tesislerinde incelemelerde bulunarak sıcak metal şarjının yapıldığı elektrik ark ocaklı tesislerini ziyaret etti. Türkiye’de elektrik ark ocaklı tesislerden entegre tesislere dönüşüm için gereken yatırım maliyetleri ile ilgili de bilgiler alındı.
Cevhere dayalı entegre üretime geçilmesi kaçınılmaz
Sektörel heyeti değerlendiren ÇİB Yönetim Kurulu Başkanı Ekinci, Türk çelik üreticilerinin dünya ile rekabet edebilmek için iş birliği yapmalarının ve cevhere dayalı entegre üretime geçmelerinin kaçınılmaz olduğunu belirtti. Dünyada 1 milyar 644 milyon ton çelik üretimi gerçekleştiğini ve bunun yarısından fazlasını Çin’in tek başına yaptığını vurgulayan Ekinci, "Bizim üretim tarzımızla Çin'in üretim tarzı karşılaştırıldığında, bizde yüzde 75 ark ocaklı tesislerde, yani hurda ile üretim yapılırken, Çin’in ise üretimin yüzde 90'nını cevherden üretim yapan entegre tesislerde gerçekleştirdiğini görüyoruz. Türk çelik sektörü, büyük oranda hurda ile üretim yapmakta. Dünya ile rekabet edebilmek için bizim de cevhere dayalı üretim modeline geçmemiz gerekiyor. Böylece katma değerli ürünlerin daha çok artmasını sağlayabilir, maliyetleri düşürerek daha rekabetçi ürün elde edebiliriz" ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin Dünya Ticaret Örgütü kurallarına sonuna kadar uyarak, yüksek kaliteli ve rekabetçi fiyatlarla üretim gerçekleştirerek, ürünlerini 200 ülkeye ihraç ettiğini ifade eden Ekinci, bunu herhangi bir teşvik almaksızın başardıklarını aktardı.
Bu durumun Türk çelik sektörünü Çin'den ayıran en temel fark olduğunu dile getiren Ekinci, Çin'in Dünya Ticaret Örgütü kurallarına uymayarak dampingli ve devlet teşvikli mallar ihraç edip tüm dünyada haksız rekabet gücü sağladığını anlattı.
"Çelik sektörü devletten teşvik değil, yol göstericilik istiyor"
Ekinci, Türk çelik endüstrisinin bugüne kadar müteşebbislerin hizmetleri ve amansız mücadeleleriyle şu an bulunduğu noktaya geldiğini ifade etti. Bundan sonra, bu yöntemle sektörün rekabet gücünü korumasının imkansız hale geldiğini ve önemli bir yol ayrımında olduklarını kaydeden Ekinci, sözlerini şöyle sürdürdü: "Dünya ile rekabet edebilmek için gereken değişimi müteşebbislerin tek başına gerçekleştirmesi mümkün gözükmüyor. Bu noktada devletimizin bize rehberlik etmesine, yol göstermesine ihtiyacımız var. Devletten teşvik talep etmiyoruz ve teşvik verilmesine de karşıyız. Dünyada sektör, firmaların firmalarla değil devletlerin devletlerle mücadele ettiği bir platform haline gelmiştir. Bu sebeple devletin bize yol göstermesini istiyoruz."
Ekinci, Türk çelik sektörünün dünya ile rekabeti sürdürebilmesi için entegre üretime geçiş sürecini başlatması gerektiğini de dile getirerek, büyük ölçekli yatırımların gerektiği bu modeliçin Türk çelik endüstrisinde, ilerideki yıllarda şirket birleşmelerinin kaçınılmaz olduğunu vurguladı.
Türkiye'nin global çelik pazarında mücadelesini eşit şartlarda sürdürebilmesi için şirket birleşmelerine ihtiyacı olduğuna dikkati çeken Ekinci, şunları kaydetti: "Sektörün yapısını incelediğimizde Türkiye 36 milyon ton çelik üretirken, bu rakam şu an 34 milyon tonlarda. 2014 yılında, dünyada 34 milyon tondan daha fazla üretim yapan 8 tane şirket bulunuyor ve bu 8 şirketin toplam üretimleri 376 milyon ton ile dünya üretiminin yüzde 23’ünü oluşturuyor. Bu şirketler birleşiyorlar, satın almalarla büyüyorlar. Büyüdükçe çok önemli avantajlara sahip oluyorlar. Aynı zamanda da riski dağıtıyorlar. Bir önemli nokta da bu şirketler halka açılıyor. Bizim de bu yolu izlememiz gerek. Diğer türlü, girdiğimiz çıkmaz sokakta takılır kalırız. Sektörümüzde bu vizyona sahip, gelecek projeksiyonunu en iyi şekilde yaparak pozisyonunu alacak çok başarılı girişimcilerimiz olduğuna inanıyorum. Sektörümüzün geleceği adına bu adımları şimdiden planlamalı ve hareket geçmeliyiz. Devletimizden beklentimiz, bize bu yolda yol gösterici olmasıdır".
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder