Toplantıda, Bakan Nihat Zeybekci'ye plastik sanayicilerinin yaşadığı referans fiyat uygulaması konusundaki mağduriyetlerde paylaşıldı.
İSO Meclis Başkanı Zeynep Bodur Okyay’ın ve İSO Meclis Başkan Yardımcısı İsmail Gülle’nin birlikte yönettiği toplantıda Bakan Zeybekci 10 meslek grubu tarafından aktarılan sanayicinin en güncel ve ivedilikle çözülmesi beklenen sorunlarını dinledi ve bu konulardaki düşüncelerini paylaştı.
İlk olarak kürsüye gelen İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, Türkiye ekonomisinin en önemli sektörünün sanayi olduğunu vurgularken, özel sektörün omuzlarındaki yaklaşık 280 milyar dolarlık borcun dikkate alınması ve finansal istikrarı daha da bozacak siyasal istikrarsızlıktan kaçınılması gerektiğine dikkat çekti. Bahçıvan, şunları söyledi: “Türkiye’de reel sektörün borçlarının yarıya yakını yabancı para cinsindendir. Türkiye, reel sektörün sahip olduğu bu risk nedeniyle Meksika ve Endonezya ile birlikte küresel finans piyasalarındaki dalgalanmalardan en çok etkilenen üç ülkeden birisi. Bu noktada çok önemli bir işbirliğine ihtiyacımız var. Reel sektörü temsil eden bizler ile bankacılık kesimi aynı gemide olduğunu unutmayarak bu zorlu süreci el birliğiyle yönetme başarısını göstermelidir. Bu başarıyı göstermek zorundayız. Zira reel sektörün borç ödemede yaşayacağı zorluklar bankacılık sistemini de doğrudan etkileyecektir.”
AB ve ABD arasındaki anlaşmadan en çok Türkiye etkilenecek
ABD ile AB arasında gerçekleşecek olan ve dünyanın en büyük ve kapsamlı serbest ticaret alanını oluşturacak olan “Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı”ndan (TTIP) Gümrük Birliği nedeniyle en çok Türkiye’nin etkileneceğini vurgulayan Bahçıvan, şunları söyledi: “TTIP dünya ekonomisinin yüzde 40’ını, dünya ticaretinin ise 3’te 1’ini oluşturan iki ekonomi arasında, mal ve hizmet ticaretinin artırılmasının yanı sıra, standartların uyumlaştırılması, yatırım ve ticaretin önündeki engellerin kaldırılması gibi düzenlemelerin yapılmasını da hedefliyor. Gümrük Birliği’nin, Serbest Ticaret Antlaşmaları’nın olumsuz etkisini bertaraf edecek şekilde modernleştirilerek kapsamının değişen ticari koşullara uygun olarak genişletilmesine odaklanmalıyız.”
Meslek Komiteleri temsilcilerinin konuşmalarının ardından kürsüye gelen Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci Türkiye’nin kişi başına milli geliri 3 bin seviyesinde iken yaşadığı sorunlar ile 10 bin dolara geldiğinde yaşadıklarının farklı olduğunu kaydetti. Bakan Zeybekci, Türkiye’nin 10 yıl önce eğitim seviyesinin ortalama 4 yıl olduğunu bugün ise 7.5 yıla çıktığını ancak bunun da yeterli olmadığını belirtti.
Türkiye’nin geçmişte pek çok fırsatı ıskaladığını ve bunlardan ders çıkarılması gerektiğini ifade eden Nihat Zeybekci Türkiye’nin ihraç ettiği malların kilosunun değerinin ortalama 1.66 dolar olduğunu, buna karşın bu oranın Güney Kore’de 3 dolar, Almanya ve Japonya’da 4 dolar olduğunu anlattı. Türkiye’nin de bu seviyeye ulaşabilmek için Ar-Ge’ye kaynak ayırmak zorunda olduğunun altını çizen Bakan Zeybekci, 2002’de yüzde yarımın altında olan Ar-Ge harcamalarının GSYH oranının bugün yüzde 0,95’e geldiğini ancak dünyada bu oranın yüzde 3-4 seviyesinde olduğunu açıkladı.
Türkiye’yi hedeflerine ulaştırabilecek tek kurumun özel sektör olduğunu ifade eden Zeybekci konuşmasını şöyle sürdürdü: “İkinci çeyrek büyümesi 3,8 olarak geldi. Bu rakam yerinde saymak bile değil, geri gitmektir. Türkiye en az yüzde 5 büyümek zorundadır. Türkiye cari açığını son 2 yıl içinde yüzde 40 iyileştirme sağladı. Türkiye’de kamu borçlarının GSYH’ye oranı 28 AB üyesinin 25’inden daha iyi, ihracatta yavaşlamaya rağmen ihracatın ithalatı karşılama oranında rekora gidiyoruz. Türkiye’deki bankalara baktığımızda sermaye yeterlilik oranları dünya ortalamasının iki katı. Türkiye’nin kamu bütçesi dünyanın en iyi durumda olanlarından biri. Bu tabloda sadece kura bakarak karar vermek Türkiye’ye haksızlıktır.”
Üreten bir Türkiye hedefiyle çalıştıklarını kaydeden Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, Türkiye’nin dört alanı garanti altına alması gerektiğini kaydetti: Hammadde ve enerji, tüketim alışkanlıklarını belirleyen ülke olmak, dağıtım kanallarına hakim olmak ve kendi fon ve finans kaynaklarını oluşturmak. Gümrük Birliği anlaşmasına da değinen Zeybekçi, egemen bir ülkenin imzalamaması gereken bir anlaşma olduğunu ve Türkiye’nin karar alma süreçlerine dahil olduğu yeni bir Gümrük Birliği anlaşması için çalışmalarına devam ettiklerini sözlerine ekledi.
İSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Adnan Dalgakıran, Makine, Aksam ve Metal Eşya İmalatı sunumunda beşeri sermaye ve eğitim sisteminin yetersizliği, kayıt dışılık ve devlet alımlarında ithal mal hastalığı gibi önemli sorunlara değindi. Dalgakıran, şöyle konuştu: “Mevcut yatırım teşvikleri ve olanakları daha çok düşük teknolojili ve geleneksel sektörlere gitmektedir. Mevcut yatırım teşvikleri orta yüksek ve yüksek teknolojili alanlar için özendirici değildir. Yatırım teşvikleri 2012-2014 arasında imalat sanayinin üretim ve ihracat yapısında bir değişiklik yapmamıştır. Katma değeri destekleyen yeni bir teşvik modeline ihtiyaç vardır.” Dalgakıran, dünyada imalat sanayinde en çok katma değer yaratan ülkeler arasında Türkiye’nin çok geride olduğuna dikkat çekerek, “Hep söylenen: ‘Türkiye’de yaratılan katma değerin içinde imalatın payı düşüyor’ ifadesi doğru ancak eksik… Asıl kritik olan: Bu şekilde devam ederse imalatın payı düşmeye devam edecek” diye konuştu.
İSO Meclis Üyesi Mustafa Tacir, Kimyasal Ürünler ile Plastik ve Kauçuk Ürünlerin İmalatı ile ilgili bir sunu gerçekleştirdi. Mustafa Tacir, “Petrokimyasal ürünlere ilişkin ticaret politikası çerçevesinde halen gözetim ve korunma önlemleri kararları yürürlüktedir. Petrokimyasal ürünlerin ithalatında uygulanan minimum fiyat Gümrük İdarelerince Reuters verileri esas alınarak yapılırken, son senelerde referans fiyat uygulanmasına geçilmiştir. Referans fiyattan brüt ağırlık üzerinden gümrük vergisi ve KDV tahsil edilmektedir. Bu durum sektörümüze ek finansman yükü getirerek rekabet gücümüzü olumsuz etkilemektedir. Ayrıca şu an kullanılan referans fiyatı belirleyen unsurların neler olduğu bilinmemektedir” dedi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder